Kırım Tatar yazar Cengiz Dağcı'nın hayatı ve edebî kişiliği tek bir eserde!
Kırım Tatar yazar Cengiz Dağcı'nın hayatı ve edebî kişiliği tek bir eserde!
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan ve editörlüğünü İbrahim Şahin’in üstlendiği "Cengiz Dağcı" kitabı yayımlandı.
Haber Giriş Tarihi: 07.12.2025 18:36
Haber Güncellenme Tarihi: 07.12.2025 18:59
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Cengiz Dağcı kitabı yayımlandı. İbrahim Şahin’in editörlüğünde hazırlanan bu hacimli kitap, Türk edebiyatının müstesna isimlerinden Kırım Tarar yazar CengizDağcı’nın hayatına, edebî kişiliğine ve eserlerine odaklanan özel bir çalışma niteliği taşıyor. Bakanlık yayını olarak hem ilmî titizliği hem de kültürel sorumluluğu esas alan eser, Dağcı’nın Türk edebiyatındaki yerini güncel akademik yaklaşımlarla yeniden değerlendirmeyi amaçlıyor.
Kitap, kapsamı, yazıların niteliği ve derinliği bakımından yalnızca bir derleme değil; aynı zamanda Kırım Tatar yazar Dağcı araştırmalarının bütüncül bir portresini sunan yeni bir referans kaynağı olarak konumlanıyor. Ayrıca içindeki tüm yazıların bu kitap için özel olarak kaleme alınmış olması, çalışmanın değerini daha da artırıyor.
CENGİZ DAĞCI: HÜZNÜN VE HATIRANIN YAZARI
Kitabın giriş bölümündeki metinlerde de vurgulandığı gibi Cengiz Dağcı, “yalnızca bireyin değil, bir milletin yüreğinde taşıdığı vatan hasretinin sesi” olmuş bir yazardır. 1919’da Kırım’ın Gurzuf kasabasında doğan Dağcı, çocukluk yıllarından itibaren sürgünün, savaşın ve kimlik mücadelesinin tanığı olmuştur. Hayatının uzun bir dönemini Londra’da geçirmesine rağmen zihni ve kalbi Kırım’dan hiç ayrılmamış; bütün edebî üretimi bu kaybedilmiş coğrafyanın acıları, umutları ve hatıraları etrafında şekillenmiştir.
Dağcı’nın eserleri, yalnızca tarihî trajedileri anlatmakla kalmaz; aynı zamanda insanın onurunu, var olma çabasını, köklerini koruma mücadelesini evrensel bir dille işler. Onlar da İnsandı, Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, Genç Temuçin, Üşüyen Sokak, Badem d alına Asılı Bebekler, Anneme Mektuplar romanlarından bazılarıdır. Ayrıca Yansılar adlı hatıraları da bulunmaktadır. Cengiz Dağcı’nın romanlarında ve hatıralarında bireysel kaderler ile kolektif hafıza arasında kurduğu köprü, onu modern Türk edebiyatının en sahici romancısı yapmıştır.
Eser, kapsamlı bir akademik plan dâhilinde hazırlanmış olup Cengiz Dağcı’nın edebiyatına dair çok yönlü bir panorama çiziyor. Kitaptaki tüm metinler bu armağan için özel olarak yazılmış metinlerden oluşuyor. Dolayısıyla hem Dağcı çalışmaları hem de çağdaş Türk edebiyat araştırmaları açısından oldukça yeni ve kıymetli değerlendirmeler sunuyor.
Kitapta; Dağcı’nın hayatını ayrıntılı biçimde ele alan biyografik çalışmalar, 2000’li yıllarda Londra’da onunla görüşen isimlerin tanıklık ve gözlem yazıları, Dağcı’nın romanlarındaki tematik katmanları inceleyen eleştirel ve kavramsal yoğunluklu makaleler, halk kültürüyle ilişkisini ele alan kültürel bellek çalışmaları, Şiirleri ve poetik yönüne dair edebî analizler,Günlükleri üzerine yapılmış psikolojik ve yapısal incelemeler,Son olarak Cengiz Dağcı kaynakçası bir araya getiriliyor.
Bu yazıların her biri, Dağcı’nın farklı bir yönünü görünür kılıyor ve onun edebiyatını yalnızca sürgün edebiyatı çerçevesine hapsetmeden çok katmanlı biçimde ele alıyor.
ALANINDA UZMAN İSİMLER BİR ARAYA GELDİ
Kitapta yer alan akademisyenler arasında kendi alanlarında yetkin pek çok araştırmacı bulunuyor. Bunlar arasında, Dağcı’nın anlatılarını tematik, sosyolojik, psikolojik ve kültürel açılardan ele alan geniş bir yazar kadrosu dikkat çekiyor:
İbrahim Şahin, Neşe Sarısoy Karatay, Zafer Karatay, İsa Kocakaplan, Melek Maksudoğlu, Mehmet Aça, Dinçer Apaydın, Selçuk Atay, Yahya Aydın, Yunus Balcı, Nezir Temur, Alev Sınar Uğurlu, Nesrin Karaca, Koray Üstün, Süreyya Doğan, Ali Duymaz, Deniz Depe, Fatih Sakallı, Tacettin Şimşek, Salim Çonoğlu, Yunus Alıcı, Nurcan Ankay Kardaş, Ayşe Demir, Oğuz Yaşar Yılmaz, Mithat Durmuş, Onur Hasdedeoğlu, Mümtaz Sarıçiçek, Recai Özcan, Ayşe Emel Kefeli, Fazıl Gökçek, Ülkü Eliuz, Merve Sevda Selvi isimlerinden oluşan yazar kadrosu kitabın akademik içeriğinin kıymetini belirgin şekilde artırmaktadır.
CENGİZ DAĞCI ARAŞTIRMALARINDA YENİ BİR EŞİK
Dağcı’nın yalnızca edebî kişiliğini değil, sürgün sonrası kimlik inşasını, romanlarındaki kadın tipolojilerinden esir kampları anlatısına, gündelik hayata bakışından felsefî yönelimlerine kadar geniş bir perspektifi kapsıyor. Günlükleri üzerine yapılan incelemeler, yazarın iç dünyasına ve yazı disiplinine dair bugüne kadar yeterince görünür olmayan ayrıntıları gün yüzüne çıkarıyor.
Tüm bu yönleriyle eser, hem Dağcı okuyucuları hem de modern Türk edebiyatı araştırmacıları için kaynak niteliğinde bir başvuru kitabı olarak değerlendiriliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yayınla Dağcı’ya gösterdiği ilgi, aynı zamanda Türk dünyasının ortak hafızasına yönelik önemli bir kültürel şükran borcunun ifadesi niteliği taşıyor.
Bu özel armağan kitap, sürgün, vatan, hafıza, kimlik, direniş ve insanlık temaları etrafında şekillenen Dağcı edebiyatını daha derinlikli biçimde kavramak isteyen herkes için vazgeçilmez bir kaynak niteliğine sahip olarak gösteriliyor. Cengiz Dağcı kitabının editörü İbrahim Şahin, kitabın ön sözünde şu ifadelere yer verdi:
“Cengiz Dağcı’yı kaybedeli bu yılın Eylül ayında aşağı yukarı on dört sene olacak. Akademik hayatımın ilk senelerinde Cengiz Dağcı’nın romanlarını okuduğum ve onun hayatı ve eserleri hakkında bir doktora tezi hazırlamaya başladığım tarihin üzerinden otuz beş sene geçmiş. Zaman ne çabuk geçiyor hakikaten. Dağcı, uzun bir hayat yaşadı ve 22 Eylül 2011 tarihinde vefat etti. Nihayet 2 Ekim 2011 Pazar günü cenazesi çok sevdiği Kızıltaş’ta, Memiş’in Bayırı’na defnedildi.
Cengiz Dağcı, hayatı ve eserleri arasında ciddi münasebetler kurulabilecek bir yazardır. Kendisi zaman zaman hayatı ile eserleri arasında zannedildiği kadar münasebetin olmadığını söylese bile, bu ifade eserlerinin yüzde yüz hayatından beslenmediği anlamında yorumlanmalıdır. Fakat eserlerinde anlattığı malzemenin büyük bir kısmı kendisinin yahut yakınlarının yaşadıklarından kaynaklanıyor olmakla beraber elbette roman tekniğine uygun olarak kaleme alınmıştır. Kaldı ki Dağcı Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kaleme aldığı eserlerinde de Londra’daki hayatının zamanından ve mekânından söz etmekle beraber, Kırım’a yahut İkinci Dünya Savaşı’na ilişkin göndermelerde de bulunur. Sonuçta Dağcı’nın eserleri hayatı etrafında döner.
Bu defa Dağcı’nın hayatı ve eserleri hakkında Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayımlar Genel Müdürlüğü için elinizdeki kitabı hazırlamak imkânı doğdu. Kitabın içeriği daha çok Dağcı’nın kendisinin verdiği bilgilere dayanan bir biyografi ve arkasından, onun ölümünden evvel onunla görüşerek kendisi hakkında kıymetli bir belgesel hazırlayan ve onunla röportaj yapan kimselerin yazılarıyla başlamaktadır. Bilhassa Neşe Sarısoy Karatay, Zafer Karatay, İsa Kocakaplan ve yine kendisiyle görüşmüş bulunan/tanışan Melek Maksutoğlu’nun yazıları, Cengiz Dağcı’nın iki binli yıllarda, eşinin vefatından sonra (1998) Londra’daki gündelik hayatını bütün gerçekliği ile anlatan yazılardır. Bu yazıların fotoğraflarla zenginleştirilmiş olması da ayrıca kıymetlidir.
Cengiz Dağcı’nın eserlerinde üzerinde durduğu bir takım tematik problemleri ele alan yazılardan oluşan üçüncü bölümün onun ruh dünyasını, eserlerinde gördüğümüz kötümser havanın kaynaklarını anlaşılır kılmak gibi bir amacı vardır. Her biri sahasında uzman olan akademisyenlerin kaleme aldığı bu bölümdeki yazılar bize, Cengiz Dağcı’nın edebi metinlerindeki zenginliğin tematik ve biyografik kaynaklarını göstermektedir.
Dağcı çok özel bir hayat yaşamıştır. Hemen her dönemi acı fakat zengin tecrübelere dayanan bir hayatın öznesi olması ve yaşadıklarıyla sanki mensup olduğu milletin başına gelenleri temsil eden bir sembole dönüşmesi onun hayatını özel kılmıştır. Kırım’dan, Kırım coğrafyasından bugünkü Rusya içlerine, Polonya’ya, Avusturya’ya, İngiltere’ye uzanan Dağcı’nın biyografik coğrafyası, hayatta kalmak konusundaki direncini zorlayan şartları haizdir. Dağcı, direnen adamdır; tıpkı Kırım Türk-Tatarları gibi… Bu direnme hem unutmamak hem de yaşamak ve anlatmak bakımından direnmedir.
Dağcı’nın edebi metinlerinin bir başka kaynağı halk verimleridir. Bireysel bilincin teşekkülünde, şahsi formasyonun inşasında halk verimlerinin, milli duyuş ve düşünüşü besleyen masal, hikâye ve efsanelerin ayrı bir yeri vardır. Elinizdeki kitabın Dağcı’nın hikâyeleri hakkındaki makalelerden oluşan kısmında, onun Kırım halk kültürü malzemeleri ile kurduğu münasebet anlatılmaktadır. Destandan modern romana, kültürel malzemenin nasıl kullanılabileceğini gösteren bu bölümdeki yazılar aynı zamanda Dağcı’nın hikâyelerindeki kişisel temalarla milli ideallerin terkibi hakkındadır.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kırım Tatar yazar Cengiz Dağcı'nın hayatı ve edebî kişiliği tek bir eserde!
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan ve editörlüğünü İbrahim Şahin’in üstlendiği "Cengiz Dağcı" kitabı yayımlandı.
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Cengiz Dağcı kitabı yayımlandı. İbrahim Şahin’in editörlüğünde hazırlanan bu hacimli kitap, Türk edebiyatının müstesna isimlerinden Kırım Tarar yazar Cengiz Dağcı’nın hayatına, edebî kişiliğine ve eserlerine odaklanan özel bir çalışma niteliği taşıyor. Bakanlık yayını olarak hem ilmî titizliği hem de kültürel sorumluluğu esas alan eser, Dağcı’nın Türk edebiyatındaki yerini güncel akademik yaklaşımlarla yeniden değerlendirmeyi amaçlıyor.
Kitap, kapsamı, yazıların niteliği ve derinliği bakımından yalnızca bir derleme değil; aynı zamanda Kırım Tatar yazar Dağcı araştırmalarının bütüncül bir portresini sunan yeni bir referans kaynağı olarak konumlanıyor. Ayrıca içindeki tüm yazıların bu kitap için özel olarak kaleme alınmış olması, çalışmanın değerini daha da artırıyor.
CENGİZ DAĞCI: HÜZNÜN VE HATIRANIN YAZARI
Kitabın giriş bölümündeki metinlerde de vurgulandığı gibi Cengiz Dağcı, “yalnızca bireyin değil, bir milletin yüreğinde taşıdığı vatan hasretinin sesi” olmuş bir yazardır. 1919’da Kırım’ın Gurzuf kasabasında doğan Dağcı, çocukluk yıllarından itibaren sürgünün, savaşın ve kimlik mücadelesinin tanığı olmuştur. Hayatının uzun bir dönemini Londra’da geçirmesine rağmen zihni ve kalbi Kırım’dan hiç ayrılmamış; bütün edebî üretimi bu kaybedilmiş coğrafyanın acıları, umutları ve hatıraları etrafında şekillenmiştir.
Dağcı’nın eserleri, yalnızca tarihî trajedileri anlatmakla kalmaz; aynı zamanda insanın onurunu, var olma çabasını, köklerini koruma mücadelesini evrensel bir dille işler. Onlar da İnsandı, Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, Genç Temuçin, Üşüyen Sokak, Badem d alına Asılı Bebekler, Anneme Mektuplar romanlarından bazılarıdır. Ayrıca Yansılar adlı hatıraları da bulunmaktadır. Cengiz Dağcı’nın romanlarında ve hatıralarında bireysel kaderler ile kolektif hafıza arasında kurduğu köprü, onu modern Türk edebiyatının en sahici romancısı yapmıştır.
Eser, kapsamlı bir akademik plan dâhilinde hazırlanmış olup Cengiz Dağcı’nın edebiyatına dair çok yönlü bir panorama çiziyor. Kitaptaki tüm metinler bu armağan için özel olarak yazılmış metinlerden oluşuyor. Dolayısıyla hem Dağcı çalışmaları hem de çağdaş Türk edebiyat araştırmaları açısından oldukça yeni ve kıymetli değerlendirmeler sunuyor.
Kitapta; Dağcı’nın hayatını ayrıntılı biçimde ele alan biyografik çalışmalar, 2000’li yıllarda Londra’da onunla görüşen isimlerin tanıklık ve gözlem yazıları, Dağcı’nın romanlarındaki tematik katmanları inceleyen eleştirel ve kavramsal yoğunluklu makaleler, halk kültürüyle ilişkisini ele alan kültürel bellek çalışmaları, Şiirleri ve poetik yönüne dair edebî analizler,Günlükleri üzerine yapılmış psikolojik ve yapısal incelemeler,Son olarak Cengiz Dağcı kaynakçası bir araya getiriliyor.
Bu yazıların her biri, Dağcı’nın farklı bir yönünü görünür kılıyor ve onun edebiyatını yalnızca sürgün edebiyatı çerçevesine hapsetmeden çok katmanlı biçimde ele alıyor.
ALANINDA UZMAN İSİMLER BİR ARAYA GELDİ
Kitapta yer alan akademisyenler arasında kendi alanlarında yetkin pek çok araştırmacı bulunuyor. Bunlar arasında, Dağcı’nın anlatılarını tematik, sosyolojik, psikolojik ve kültürel açılardan ele alan geniş bir yazar kadrosu dikkat çekiyor:
İbrahim Şahin, Neşe Sarısoy Karatay, Zafer Karatay, İsa Kocakaplan, Melek Maksudoğlu, Mehmet Aça, Dinçer Apaydın, Selçuk Atay, Yahya Aydın, Yunus Balcı, Nezir Temur, Alev Sınar Uğurlu, Nesrin Karaca, Koray Üstün, Süreyya Doğan, Ali Duymaz, Deniz Depe, Fatih Sakallı, Tacettin Şimşek, Salim Çonoğlu, Yunus Alıcı, Nurcan Ankay Kardaş, Ayşe Demir, Oğuz Yaşar Yılmaz, Mithat Durmuş, Onur Hasdedeoğlu, Mümtaz Sarıçiçek, Recai Özcan, Ayşe Emel Kefeli, Fazıl Gökçek, Ülkü Eliuz, Merve Sevda Selvi isimlerinden oluşan yazar kadrosu kitabın akademik içeriğinin kıymetini belirgin şekilde artırmaktadır.
CENGİZ DAĞCI ARAŞTIRMALARINDA YENİ BİR EŞİK
Dağcı’nın yalnızca edebî kişiliğini değil, sürgün sonrası kimlik inşasını, romanlarındaki kadın tipolojilerinden esir kampları anlatısına, gündelik hayata bakışından felsefî yönelimlerine kadar geniş bir perspektifi kapsıyor. Günlükleri üzerine yapılan incelemeler, yazarın iç dünyasına ve yazı disiplinine dair bugüne kadar yeterince görünür olmayan ayrıntıları gün yüzüne çıkarıyor.
Tüm bu yönleriyle eser, hem Dağcı okuyucuları hem de modern Türk edebiyatı araştırmacıları için kaynak niteliğinde bir başvuru kitabı olarak değerlendiriliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yayınla Dağcı’ya gösterdiği ilgi, aynı zamanda Türk dünyasının ortak hafızasına yönelik önemli bir kültürel şükran borcunun ifadesi niteliği taşıyor.
Bu özel armağan kitap, sürgün, vatan, hafıza, kimlik, direniş ve insanlık temaları etrafında şekillenen Dağcı edebiyatını daha derinlikli biçimde kavramak isteyen herkes için vazgeçilmez bir kaynak niteliğine sahip olarak gösteriliyor. Cengiz Dağcı kitabının editörü İbrahim Şahin, kitabın ön sözünde şu ifadelere yer verdi:
“Cengiz Dağcı’yı kaybedeli bu yılın Eylül ayında aşağı yukarı on dört sene olacak. Akademik hayatımın ilk senelerinde Cengiz Dağcı’nın romanlarını okuduğum ve onun hayatı ve eserleri hakkında bir doktora tezi hazırlamaya başladığım tarihin üzerinden otuz beş sene geçmiş. Zaman ne çabuk geçiyor hakikaten. Dağcı, uzun bir hayat yaşadı ve 22 Eylül 2011 tarihinde vefat etti. Nihayet 2 Ekim 2011 Pazar günü cenazesi çok sevdiği Kızıltaş’ta, Memiş’in Bayırı’na defnedildi.
Cengiz Dağcı, hayatı ve eserleri arasında ciddi münasebetler kurulabilecek bir yazardır. Kendisi zaman zaman hayatı ile eserleri arasında zannedildiği kadar münasebetin olmadığını söylese bile, bu ifade eserlerinin yüzde yüz hayatından beslenmediği anlamında yorumlanmalıdır. Fakat eserlerinde anlattığı malzemenin büyük bir kısmı kendisinin yahut yakınlarının yaşadıklarından kaynaklanıyor olmakla beraber elbette roman tekniğine uygun olarak kaleme alınmıştır. Kaldı ki Dağcı Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kaleme aldığı eserlerinde de Londra’daki hayatının zamanından ve mekânından söz etmekle beraber, Kırım’a yahut İkinci Dünya Savaşı’na ilişkin göndermelerde de bulunur. Sonuçta Dağcı’nın eserleri hayatı etrafında döner.
Bu defa Dağcı’nın hayatı ve eserleri hakkında Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayımlar Genel Müdürlüğü için elinizdeki kitabı hazırlamak imkânı doğdu. Kitabın içeriği daha çok Dağcı’nın kendisinin verdiği bilgilere dayanan bir biyografi ve arkasından, onun ölümünden evvel onunla görüşerek kendisi hakkında kıymetli bir belgesel hazırlayan ve onunla röportaj yapan kimselerin yazılarıyla başlamaktadır. Bilhassa Neşe Sarısoy Karatay, Zafer Karatay, İsa Kocakaplan ve yine kendisiyle görüşmüş bulunan/tanışan Melek Maksutoğlu’nun yazıları, Cengiz Dağcı’nın iki binli yıllarda, eşinin vefatından sonra (1998) Londra’daki gündelik hayatını bütün gerçekliği ile anlatan yazılardır. Bu yazıların fotoğraflarla zenginleştirilmiş olması da ayrıca kıymetlidir.
Cengiz Dağcı’nın eserlerinde üzerinde durduğu bir takım tematik problemleri ele alan yazılardan oluşan üçüncü bölümün onun ruh dünyasını, eserlerinde gördüğümüz kötümser havanın kaynaklarını anlaşılır kılmak gibi bir amacı vardır. Her biri sahasında uzman olan akademisyenlerin kaleme aldığı bu bölümdeki yazılar bize, Cengiz Dağcı’nın edebi metinlerindeki zenginliğin tematik ve biyografik kaynaklarını göstermektedir.
Dağcı çok özel bir hayat yaşamıştır. Hemen her dönemi acı fakat zengin tecrübelere dayanan bir hayatın öznesi olması ve yaşadıklarıyla sanki mensup olduğu milletin başına gelenleri temsil eden bir sembole dönüşmesi onun hayatını özel kılmıştır. Kırım’dan, Kırım coğrafyasından bugünkü Rusya içlerine, Polonya’ya, Avusturya’ya, İngiltere’ye uzanan Dağcı’nın biyografik coğrafyası, hayatta kalmak konusundaki direncini zorlayan şartları haizdir. Dağcı, direnen adamdır; tıpkı Kırım Türk-Tatarları gibi… Bu direnme hem unutmamak hem de yaşamak ve anlatmak bakımından direnmedir.
Dağcı’nın edebi metinlerinin bir başka kaynağı halk verimleridir. Bireysel bilincin teşekkülünde, şahsi formasyonun inşasında halk verimlerinin, milli duyuş ve düşünüşü besleyen masal, hikâye ve efsanelerin ayrı bir yeri vardır. Elinizdeki kitabın Dağcı’nın hikâyeleri hakkındaki makalelerden oluşan kısmında, onun Kırım halk kültürü malzemeleri ile kurduğu münasebet anlatılmaktadır. Destandan modern romana, kültürel malzemenin nasıl kullanılabileceğini gösteren bu bölümdeki yazılar aynı zamanda Dağcı’nın hikâyelerindeki kişisel temalarla milli ideallerin terkibi hakkındadır.”
Son Haberler