Zafer Karatay: İşgal edilen zihinlerin kurtuluş savaşını vermemiz lazım
Zafer Karatay: İşgal edilen zihinlerin kurtuluş savaşını vermemiz lazım
Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi Zafer Karatay, Rusya’nın savaş suçlusu lideri Putin'e yönelik son dönemde artan Rus propaganda mekanizmasını Kırım Haber Ajansına(QHA) değerlendirdi.
Haber Giriş Tarihi: 17.11.2023 10:41
Haber Güncellenme Tarihi: 18.11.2023 18:27
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Mustafa KOÇYEGİT QHA Ankara
Türkiye’de son dönemde özellikle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin üzerinden artan bir Rus propaganda çalışmaları göze çarpıyor. Vladimir Putin, bir yandan başta Ukrayna ve Suriye'de olmak üzere birçok savaş suçunun muhatabı iken bir yandan da Kremlin merkezli çevreler tarafından hakkında PR çalışmaları yürütülüyor. Türkiye'de ve dünyada Kremlin tarafından fonlanan belirli çevreler tarafından savaş suçlusu Vladimir Putin ve terör suçları işleyen Rusya Federasyonu'na yönelik propaganda faaliyetlerini, Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
Rusya ve Putin propagandalarının son ve en etkili örneğini geçen haftalarda yaşadık. Putin, geçmişte de sık sık yaptığı gibi kamera karşısına geçip kendisinin atadığı görevlilere hitap etti. Bu esnada kendisine “Selamün aleyküm” diye hitap edildi ve hemen mikrofonu kapan Putin, “aleyküm selam” dedi. Ardından özellikle Türkiye kamuoyunda bu görüntü üzerinden Putin’e dair makul ve müspet yorum ve değerlendirmeler yapıldı. Son dönemde özellikle Gazze’de yaşananlar üzerinden de kendisini adeta aklama sürecine giren Putin’in Türkiye’deki artan propagandası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında son derece önemli bir konuya parmak bastınız. Maalesef bu, Putinseverliği ve Putin'in propagandasının etkisini Türkiye'de dehşetle izliyorum. Bu kadar akıllarını kiraya vermiş, bu kadar -tabiri caizse- sazan olan, bu kadar kolaylıkla avlanabilen, bu kadar kolaylıkla etkilenen bir toplum haline nasıl geldik? Biraz anlamakta zorluk çekiyorum.
81 ilde üniversiteler açılmış, eğitim seviyesini yükseltmek için çabalar gösteriliyor. Teorik olarak okuyan, düşünen insanların sayısının arttığı söylenebilir. Ama bunun yanında bununla ters orantılı olarak aklını ve fikrini kiraya veren insanların da ne kadar çok arttığını görüyoruz. Bu sadece toplumun bir kesimine ait değil. Biraz bunun geçmişine bakarsak, 12 Eylül öncesinde Türkiye'de sağ-sol ideolojik çatışmalarının olduğu dönemlerde Sovyetler Birliği bu propagandasını kendisine sempati duyan yandaşları üzerinden yürütüyordu. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra özellikle de Putin'in iktidara gelmesiyle Rusya; Sovyetler Birliği'nin parçalanmasıyla kendisinden bağımsızlığını kazanmış, daha önce asırlarca işgal altında tuttuğu Türk toprakları ve diğer toprakları yeniden işgal etmek için eski Sovyetler Birliği'nin sınırlarına, hatta daha da ötesine gitmek için harekete geçti. Bu aslında Kremlin'in, Moskova'nın asırlardan beri -sistemler, çarlar, yöneticiler değişse de- değişmeyen bir ideali. Bunu net olarak görmek lazım. Ama maalesef bizde balık hafızalı insanlar çok olduğu için geçmiş; hatta bir sene öncesi, bir ay öncesi bile son derece kolaylıkla unutulabilir. O gün önüne hangi menü sunulursa, hangi fikir, hangi propaganda yapılırsa bunu hiç düşünmeden yalayıp yutuyor ve ne güzeldi vesaire diye övgüler düzüyor.
Unutmamak lazım, Putin bir KGB elemanı. KGB, Sovyetler Birliği döneminde öyle sokaktan toplanan insanların işe alındığı bir kurum değil. Dünyanın her yerinde istihbarat örgütlerine seçilmiş elemanlar alınır ama Sovyetler Birliği'nde bu çok daha titizlikle yürütülürdü. Sovyetler Birliği çapında akıllı çocukların, üstün zekalı çocukların eğitilerek özel eğitimlere tâbi tutulduğunu ve buralara alındığını biliyoruz. İkinci Dünya Savaşı'ndaki Goebbels’in propaganda teknikleri, Sovyetler Birliği'nin yıllarca ideolojisini dünyaya güzel göstermek için yaptığı propagandalar ve propaganda tekniklerinin üzerine günümüz çağındaki her türlü propaganda tekniğini çok başarıyla yorumlayarak ve bunu sürekli olarak güncelleyerek kullanan bir Putin rejiminden; Rusya'dan söz etmek mümkün.
Putin, Soğuk Savaş sonrasında Batı ülkelerine, Türkiye'ye, hatta Amerika'ya çok akıllı yatırımlar yapmaya başladı. Rusya, Sovyetler Birliği döneminde kendisine ideolojik yakınlık duyan insanlar üzerinden propagandasını yürütürken; Putin sonrasındaki yeni dönemde sağcı, solcu, liberal, Marksist, eski sosyalist, dindar vesaire filan demeden bütün kitleleri kendisine hedef seçti. Sahip olduğu petrol ve doğal gazın getirdiği bol gelirle Gazprom gibi, bankalar gibi, Lukoil gibi pek çok şirketlerle ve muhalif oligarkları ya kovduğu ya hapse attığı; tamamen kendisinin kontrol ettiği, kendisine bağlı bir diktatörlük düzenini yerleştirdikten sonra oligarklar ve şirketler vasıtasıyla buralarda yatırım yapmaya başladı.
Bu yatırımlarla insanları değiştirdiler. Parayla, kadınla; Rusya'ya davet ederek ya da oligarklar vasıtasıyla bu ülkelerde kurdukları otellere toplumda etki sahibi olabilecek insanları buralara davet ederek, ikramlarda bulunarak ve daha sonra kendilerine şantaj olarak kullanabilecekleri zeminler yarattılar. Türkiye'de maalesef bunlarla ilgili çok ciddi bir araştırma yapılmadı. Ama Bulgaristan'da, Avrupa'da ve diğer yerlerde bununla ilgili olarak Rusya'nın adam devşirmede kadın, uyuşturucu, içki, ikram, rüşvet ve buralarda kurulan şirketlerde üst düzey yönetici olarak atama gibi birçok yöntem kullanarak eleman devşirdiklerini görüyoruz ve biliyoruz. Bununla ilgili olarak, hakikaten okuyan insanlar için yüzlerce makale ve haber çıktı. Türkiye'de maalesef olmadı.
Türkiye'de Soğuk Savaş döneminde, Avrupa Birliği sürecinde, Amerika'nın yeni dünya konsepti, 11 Eylül'den sonra İslam dünyasına bakışları ve politikaları; Türkiye'de zaten belli çevrelerde olan anti İsrail, anti Yahudi propaganda, Batı karşıtlığı düşünceleri beslemeye başladı. Bu onların Türkiye'ye karşı hataları ve bu hataları Putin ve rejimi çok başarılı bir şekilde kullandı. Aslında hem Batı ülkeleri hem de Rusya bizim insanımızı, bizim toplumumuzu ve zaaflarımızı bizden iyi biliyorlar. Bunu da Putin çok başarılı bir şekilde kullanıyor. Şunu da örnek vereyim. Mesela Almanya, Sovyetler Birliği sonrası Rusya'nın en büyük müttefiki idi. Aslında Almanların müttefiklikleri, sempatileri ve sevgileri ta Çarlık dönemine dayanır. Putin'in Gazprom'un danışmanı olarak Almanya'nın çok güçlü bir başbakanı olan Gerhard Schröder’i getirmesi, hemen arkasından Helmut Kohl'u başbakanlıktan ayrıldıktan sonra görevlendirmesi... Mesela yıllar önce Schalke 04’e bir tekel olan, hiçbir reklama ihtiyacı olmayan ve istediğine istediği fiyatla doğal gaz satan Gazprom'un sponsor olarak milyonlarca avro vermesini yıllar önce pek çok insan bir anlam verememişti. Sonradan anlaşıldı ki, bu bir propaganda vasıtası.
Rusya'ya karşı sempati ve bu şirketler vasıtasıyla da birçok insanı maaşla kendine propaganda olarak bağladığını görüyoruz. Aynı şekilde Abramoviç, Chelsea'yi satın aldı. Chelsea üzerinden büyük propagandalar yaptı. Sanki Putin'le mesafeli gibi duran Abramoviç, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarında nasıl devreye girdiğini ve İngiltere'den uzaklaştırıldıktan sonra nasıl aktif rolü olduğu, Putin'in nasıl yakın destekçisi olduğu ortaya çıktı. Yani bu gibi oligarklar, bu zenginler maalesef pek çok insanı satın aldı ve kullandı.
Buna karşılık Amerika'nın ve Batı'nın yanlış politikaları da bunu besledi. Putin ve Rusya da bunu başarılı bir şekilde kullandı. İşte siz söylediniz; bir düzmece olay oldu. Putin'in ne Müslümanlığı kaldı ne sözde Türklüğü, Turancılığı... Kendisini Turancı, Türkçü, milliyetçi, İslam, Müslüman, sosyalist vesaire gibi gören birçok insan övgüler düzdü. Ama Putin ne sosyalist ne İslam sempatizanı ne Türkiye sevdalısı ne de Türk dünyası sevdalısı. Putin tamamen Ortodoks Rus şovenizminin bariz ırkçı bir temsilcisi. Ama mesela sırf bir 'aleykümselam' dedi diye, Rusya'nın Halep'i, Şam'ı ondan öncesinde Grozni’yi nasıl yerle bir ettiği, orada Müslüman kadınlara, kızlara bunların ne kadar tecavüzler ve katliamlar yaptığı unutuldu.
İşte, Türkiye'de bugün en çok tartışılan meseleler, mülteci sorunu ve Türkiye'ye göçmen sorunu. Türkiye'ye Suriye'den milyonlarca göçmenin gelmesine kim sebep oldu? Esed değil, Esed yıkılmak üzereyken Putin devreye girdi. Rus ordusu devreye girdi, orada üsler kurdu. Putin'in verdiği; bu arada Kırım'ı da işgal ettiği için Akyar’dan gönderdiği, bizim Boğaz'dan el sallayarak gönderdiğimiz bombalar ve füzelerle Halep'te, Hama'da, Humus'ta ve diğer yerlerde Müslümanları katletti. Milyonlarca mülteciyi Türkiye'nin kucağına gönderdi. 33 askerimizin nasıl şehit edildiği unutuldu.
Şimdi sırf kendine PR yapmak için, dünyada Amerika'nın, Avrupa'nın, Almanya'nın, Batı’nın kayıtsız şartsız desteklediği İsrail meselesini bahane ederek; Gazze'de böyle acımasızca katliamlar yapmasının yarattığı öfke ve nefreti sempatiye kullanmak için çok başarılı bir şekilde, tamamen planlanmış ve düzmece bir şekilde bunları yaptılar. Ama bu insanlara da şunu hatırlatmak lazım. Daha önce ben sosyal medyada da paylaştım. Bizim oradaki (Kırım) müftülerin boynuna haç takarak Rusya'ya yaptığı hizmetleri öven bir Putin vardı. Bırakın onu, bizim Kırım'da 200 tane siyasi tutukludan 135 tanesi Kırım Tatarı Türk ve Müslüman. Bunların arasında Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcısı Nariman Celal de var.
Putin, "Selamünaleyküm, aleykümselam" şovu yaparken; Nariman Celal’i illegal olarak işgal ettiği Kırım'dan alarak ta Sibirya'nın ücra köşesindeki bir hapishaneye gönderdi. Diğer arkadaşlarımızı, bu siyasi mahkûmları, hiçbir suçu olmayan Müslümanları, dindar kardeşlerimizi Rusya'nın birçok hapishanesine dağıttı. 17 yıllık, 20 yıllık hapis cezalarına çarptırıldı bu kişiler. Rusya'da cinayet işleyen katillere en fazla 20 ceza verilirken, bizim kardeşlerimize 20 yılı aşan cezalar verildi. Bütün bunlar görülmüyor, bütün bunlar dikkate alınmıyor. Maalesef, Putin'e övgüler düzülüyor. Yani ben hakikaten bütün bunların karşısında, bir Türk vatandaşı olarak; Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ve geleceği için son derece hassas bir insan olarak, hayatımın büyük bir bölümünü bunun mücadelesini vererek geçiren bir insan olarak çok ciddi endişe duyuyorum. Bu kadar saflıktan, bu kadar akılsızlıktan ve bazı insanların bunları besleyen hainlere bu kadar kolay inanmasından dehşet duyuyorum.
Aslında Türkiye’de her ne kadar azınlık bir grup olsa da her zaman bir Rusya ve Putin yanlısı medya vardı. Esasında bu aygıtlar yeni de değil; Soğuk Savaş yıllarından bu yana Sovyetler Birliği ve Çin üzerinden angaje olan gruplar bugün tabela değiştirip benzer faaliyetleri yürütüyorlar. Türkiye’de sosyal ve siyasal hayat içerisinde Rus ve Çin temsiliyeti niteliğinden öteye de gitmiyorlardı. Buna karşın bu son dönem propaganda aygıtları bu dar çevrelerle sınırlı değil. Çok daha geniş ve farklı tabanlara hitap eden kişilerin belki de bilmeden, fark etmeden ve istemeden bu PR çalışmalarına alet olduklarını görüyoruz. Söz konusu bu durum kalıcı bir nitelik gösterir mi? Putin’e olan bu ilgi ve alaka Türkiye’nin "farklı mahallelerine" taşar mı?
Maalesef taşma eğilimi gösteriyor. Bu konuda aslında Türkiye'nin izlediği Rusya ile olan siyasetin tam anlaşılamadığını da düşünüyorum. Anlaşılmadığı için de maalesef Türkiye'nin televizyonlarında ve yaygın medya kuruluşlarında belli kesimler haricinde hep aynı tiplerin uzman olarak ortaya çıktığını ve bu uzmanların büyük bir çoğunluğunun cehaletten, bilgisizlikten, Rusya'yı ve çevreyi iyi tanımamaktan; iktidarın Rusya'ya karşı bir sempatisi olduğunu düşünerek, fazla Rusya propagandası yaparak, her melanetin arkasında Batı’yı ve Amerika'yı arayarak suçlamasından kaynaklanan da bir sendromun olduğu bir propagandanın da olduğunu da söylemek mümkün. Mesela televizyon ekranlarında, yaygın medyada Rusya konusunda gerçekten ciddi uzman, onun nasıl bir yapıya sahip olduğunu bilen uzmanlar ya bilerek çıkarılmıyor ya da çıkarılmak istenmiyor. Yani bu konu da hakikaten düşünülmesi gereken bir husus. Mesela bu konuda Rusya'nın ne olduğunu bilen, Rusya'da veya eski Sovyetler Birliği ülkelerinde görev yapmış bizim büyük elçilerimiz ve çok ciddi, çok iyi uzmanlarımız var. Onlara hiç söz verilmiyor. Hiç o bölgede görev yapmamış alakasız eski bir büyükelçileri çıkarıyorlar ki, onların da daha çok suya sabuna dokunmayan uluslararası ilişkileri şudur budur vesaire filan diye yorumlar yaptığını görüyoruz. Ondan dolayı Türkiye'deki akıl sahibi insanların ve hakikaten Türkiye'nin geleceğini düşünen insanların akıllarını başlarına toplaması lazım. Ve bu sempatinin bu kadar hızlı bir şekilde yükselmemesi lazım. Türkiye'nin aydınları Türkiye'yi seven, gerçekten seven vatanseverler; ister sosyalist olsun, ister sosyal demokrat olsun, ister dindar olsun, ister ateist olsun, ister Turancı, ister milliyetçi, hangi dünya görüşünden, hangi inanca sahip olursa olsun hepsinin bu Putin tehlikesine karşı çok dikkatli olmaları, çevrelerini uyarmaları ve gerçekleri herkese anlatmaları gerekir.
Yarın, bir gün bunları anlatabilecek bir ortam da bulamayabiliriz. Bakın, elbette haklı olarak Amerika ve Batı’nın birçok yönünü eleştiriyoruz. Ama bakın Batı ülkelerinde İsrail meselesinde kitleler ayaklandı. Batı ülkelerinde çıkıp hükûmetlerini de eleştiriyorlar, İsrail'i de eleştiriyorlar. Yani Batı'nın iki yüzü var. Ama Rusya'da sadece bir tek şey var; Putin ve iktidarı. Onun istediği propaganda yapılıyor, onun istediği şeyler yapılıyor. Muhalifler öldürülüyor, göz önünde bulunan muhalifler hapse atılıyor. Göz önünde bulunan muhalifler hastaneden düşüyor, kalp krizi geçiriyor, tasfiye ediliyor. Böyle bir dünya var ve böyle bir Putin'le, böyle bir Rusya'yla işbirliği yapmanın tehlikeleri korkunç olacaktır.
Ondan dolayı Türkiye ikinci bir Kurtuluş Savaşıyla karşı karşıya kalmamalıdır. Aslında baktığımızda da Türk milliyetçileri, Türk vatanseverler, Türkiye'yi seven insanlar olarak sizin işaret ettiğiniz bu Rus propagandası, Putinseverlik ile işgal edilen zihinlerin kurtuluş savaşını vermemiz lazım. Yani hakikaten şu anda Türkiye'nin büyük bir bölümünün zihni işgal edilmiş, imal edilmiş vaziyette. Halkımızın, toplumumuzun temizlenip tekrar bizim kendi milli ayarlarımıza döndürülmesi lazım.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Zafer Karatay: İşgal edilen zihinlerin kurtuluş savaşını vermemiz lazım
Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi Zafer Karatay, Rusya’nın savaş suçlusu lideri Putin'e yönelik son dönemde artan Rus propaganda mekanizmasını Kırım Haber Ajansına(QHA) değerlendirdi.
Mustafa KOÇYEGİT
QHA Ankara
Türkiye’de son dönemde özellikle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin üzerinden artan bir Rus propaganda çalışmaları göze çarpıyor. Vladimir Putin, bir yandan başta Ukrayna ve Suriye'de olmak üzere birçok savaş suçunun muhatabı iken bir yandan da Kremlin merkezli çevreler tarafından hakkında PR çalışmaları yürütülüyor. Türkiye'de ve dünyada Kremlin tarafından fonlanan belirli çevreler tarafından savaş suçlusu Vladimir Putin ve terör suçları işleyen Rusya Federasyonu'na yönelik propaganda faaliyetlerini, Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
Rusya ve Putin propagandalarının son ve en etkili örneğini geçen haftalarda yaşadık. Putin, geçmişte de sık sık yaptığı gibi kamera karşısına geçip kendisinin atadığı görevlilere hitap etti. Bu esnada kendisine “Selamün aleyküm” diye hitap edildi ve hemen mikrofonu kapan Putin, “aleyküm selam” dedi. Ardından özellikle Türkiye kamuoyunda bu görüntü üzerinden Putin’e dair makul ve müspet yorum ve değerlendirmeler yapıldı. Son dönemde özellikle Gazze’de yaşananlar üzerinden de kendisini adeta aklama sürecine giren Putin’in Türkiye’deki artan propagandası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında son derece önemli bir konuya parmak bastınız. Maalesef bu, Putinseverliği ve Putin'in propagandasının etkisini Türkiye'de dehşetle izliyorum. Bu kadar akıllarını kiraya vermiş, bu kadar -tabiri caizse- sazan olan, bu kadar kolaylıkla avlanabilen, bu kadar kolaylıkla etkilenen bir toplum haline nasıl geldik? Biraz anlamakta zorluk çekiyorum.
81 ilde üniversiteler açılmış, eğitim seviyesini yükseltmek için çabalar gösteriliyor. Teorik olarak okuyan, düşünen insanların sayısının arttığı söylenebilir. Ama bunun yanında bununla ters orantılı olarak aklını ve fikrini kiraya veren insanların da ne kadar çok arttığını görüyoruz. Bu sadece toplumun bir kesimine ait değil. Biraz bunun geçmişine bakarsak, 12 Eylül öncesinde Türkiye'de sağ-sol ideolojik çatışmalarının olduğu dönemlerde Sovyetler Birliği bu propagandasını kendisine sempati duyan yandaşları üzerinden yürütüyordu. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra özellikle de Putin'in iktidara gelmesiyle Rusya; Sovyetler Birliği'nin parçalanmasıyla kendisinden bağımsızlığını kazanmış, daha önce asırlarca işgal altında tuttuğu Türk toprakları ve diğer toprakları yeniden işgal etmek için eski Sovyetler Birliği'nin sınırlarına, hatta daha da ötesine gitmek için harekete geçti. Bu aslında Kremlin'in, Moskova'nın asırlardan beri -sistemler, çarlar, yöneticiler değişse de- değişmeyen bir ideali. Bunu net olarak görmek lazım. Ama maalesef bizde balık hafızalı insanlar çok olduğu için geçmiş; hatta bir sene öncesi, bir ay öncesi bile son derece kolaylıkla unutulabilir. O gün önüne hangi menü sunulursa, hangi fikir, hangi propaganda yapılırsa bunu hiç düşünmeden yalayıp yutuyor ve ne güzeldi vesaire diye övgüler düzüyor.
Unutmamak lazım, Putin bir KGB elemanı. KGB, Sovyetler Birliği döneminde öyle sokaktan toplanan insanların işe alındığı bir kurum değil. Dünyanın her yerinde istihbarat örgütlerine seçilmiş elemanlar alınır ama Sovyetler Birliği'nde bu çok daha titizlikle yürütülürdü. Sovyetler Birliği çapında akıllı çocukların, üstün zekalı çocukların eğitilerek özel eğitimlere tâbi tutulduğunu ve buralara alındığını biliyoruz. İkinci Dünya Savaşı'ndaki Goebbels’in propaganda teknikleri, Sovyetler Birliği'nin yıllarca ideolojisini dünyaya güzel göstermek için yaptığı propagandalar ve propaganda tekniklerinin üzerine günümüz çağındaki her türlü propaganda tekniğini çok başarıyla yorumlayarak ve bunu sürekli olarak güncelleyerek kullanan bir Putin rejiminden; Rusya'dan söz etmek mümkün.
Putin, Soğuk Savaş sonrasında Batı ülkelerine, Türkiye'ye, hatta Amerika'ya çok akıllı yatırımlar yapmaya başladı. Rusya, Sovyetler Birliği döneminde kendisine ideolojik yakınlık duyan insanlar üzerinden propagandasını yürütürken; Putin sonrasındaki yeni dönemde sağcı, solcu, liberal, Marksist, eski sosyalist, dindar vesaire filan demeden bütün kitleleri kendisine hedef seçti. Sahip olduğu petrol ve doğal gazın getirdiği bol gelirle Gazprom gibi, bankalar gibi, Lukoil gibi pek çok şirketlerle ve muhalif oligarkları ya kovduğu ya hapse attığı; tamamen kendisinin kontrol ettiği, kendisine bağlı bir diktatörlük düzenini yerleştirdikten sonra oligarklar ve şirketler vasıtasıyla buralarda yatırım yapmaya başladı.
Bu yatırımlarla insanları değiştirdiler. Parayla, kadınla; Rusya'ya davet ederek ya da oligarklar vasıtasıyla bu ülkelerde kurdukları otellere toplumda etki sahibi olabilecek insanları buralara davet ederek, ikramlarda bulunarak ve daha sonra kendilerine şantaj olarak kullanabilecekleri zeminler yarattılar. Türkiye'de maalesef bunlarla ilgili çok ciddi bir araştırma yapılmadı. Ama Bulgaristan'da, Avrupa'da ve diğer yerlerde bununla ilgili olarak Rusya'nın adam devşirmede kadın, uyuşturucu, içki, ikram, rüşvet ve buralarda kurulan şirketlerde üst düzey yönetici olarak atama gibi birçok yöntem kullanarak eleman devşirdiklerini görüyoruz ve biliyoruz. Bununla ilgili olarak, hakikaten okuyan insanlar için yüzlerce makale ve haber çıktı. Türkiye'de maalesef olmadı.
Türkiye'de Soğuk Savaş döneminde, Avrupa Birliği sürecinde, Amerika'nın yeni dünya konsepti, 11 Eylül'den sonra İslam dünyasına bakışları ve politikaları; Türkiye'de zaten belli çevrelerde olan anti İsrail, anti Yahudi propaganda, Batı karşıtlığı düşünceleri beslemeye başladı. Bu onların Türkiye'ye karşı hataları ve bu hataları Putin ve rejimi çok başarılı bir şekilde kullandı. Aslında hem Batı ülkeleri hem de Rusya bizim insanımızı, bizim toplumumuzu ve zaaflarımızı bizden iyi biliyorlar. Bunu da Putin çok başarılı bir şekilde kullanıyor. Şunu da örnek vereyim. Mesela Almanya, Sovyetler Birliği sonrası Rusya'nın en büyük müttefiki idi. Aslında Almanların müttefiklikleri, sempatileri ve sevgileri ta Çarlık dönemine dayanır. Putin'in Gazprom'un danışmanı olarak Almanya'nın çok güçlü bir başbakanı olan Gerhard Schröder’i getirmesi, hemen arkasından Helmut Kohl'u başbakanlıktan ayrıldıktan sonra görevlendirmesi... Mesela yıllar önce Schalke 04’e bir tekel olan, hiçbir reklama ihtiyacı olmayan ve istediğine istediği fiyatla doğal gaz satan Gazprom'un sponsor olarak milyonlarca avro vermesini yıllar önce pek çok insan bir anlam verememişti. Sonradan anlaşıldı ki, bu bir propaganda vasıtası.
Rusya'ya karşı sempati ve bu şirketler vasıtasıyla da birçok insanı maaşla kendine propaganda olarak bağladığını görüyoruz. Aynı şekilde Abramoviç, Chelsea'yi satın aldı. Chelsea üzerinden büyük propagandalar yaptı. Sanki Putin'le mesafeli gibi duran Abramoviç, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarında nasıl devreye girdiğini ve İngiltere'den uzaklaştırıldıktan sonra nasıl aktif rolü olduğu, Putin'in nasıl yakın destekçisi olduğu ortaya çıktı. Yani bu gibi oligarklar, bu zenginler maalesef pek çok insanı satın aldı ve kullandı.
Buna karşılık Amerika'nın ve Batı'nın yanlış politikaları da bunu besledi. Putin ve Rusya da bunu başarılı bir şekilde kullandı. İşte siz söylediniz; bir düzmece olay oldu. Putin'in ne Müslümanlığı kaldı ne sözde Türklüğü, Turancılığı... Kendisini Turancı, Türkçü, milliyetçi, İslam, Müslüman, sosyalist vesaire gibi gören birçok insan övgüler düzdü. Ama Putin ne sosyalist ne İslam sempatizanı ne Türkiye sevdalısı ne de Türk dünyası sevdalısı. Putin tamamen Ortodoks Rus şovenizminin bariz ırkçı bir temsilcisi. Ama mesela sırf bir 'aleykümselam' dedi diye, Rusya'nın Halep'i, Şam'ı ondan öncesinde Grozni’yi nasıl yerle bir ettiği, orada Müslüman kadınlara, kızlara bunların ne kadar tecavüzler ve katliamlar yaptığı unutuldu.
İşte, Türkiye'de bugün en çok tartışılan meseleler, mülteci sorunu ve Türkiye'ye göçmen sorunu. Türkiye'ye Suriye'den milyonlarca göçmenin gelmesine kim sebep oldu? Esed değil, Esed yıkılmak üzereyken Putin devreye girdi. Rus ordusu devreye girdi, orada üsler kurdu. Putin'in verdiği; bu arada Kırım'ı da işgal ettiği için Akyar’dan gönderdiği, bizim Boğaz'dan el sallayarak gönderdiğimiz bombalar ve füzelerle Halep'te, Hama'da, Humus'ta ve diğer yerlerde Müslümanları katletti. Milyonlarca mülteciyi Türkiye'nin kucağına gönderdi. 33 askerimizin nasıl şehit edildiği unutuldu.
Şimdi sırf kendine PR yapmak için, dünyada Amerika'nın, Avrupa'nın, Almanya'nın, Batı’nın kayıtsız şartsız desteklediği İsrail meselesini bahane ederek; Gazze'de böyle acımasızca katliamlar yapmasının yarattığı öfke ve nefreti sempatiye kullanmak için çok başarılı bir şekilde, tamamen planlanmış ve düzmece bir şekilde bunları yaptılar. Ama bu insanlara da şunu hatırlatmak lazım. Daha önce ben sosyal medyada da paylaştım. Bizim oradaki (Kırım) müftülerin boynuna haç takarak Rusya'ya yaptığı hizmetleri öven bir Putin vardı. Bırakın onu, bizim Kırım'da 200 tane siyasi tutukludan 135 tanesi Kırım Tatarı Türk ve Müslüman. Bunların arasında Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcısı Nariman Celal de var.
Putin, "Selamünaleyküm, aleykümselam" şovu yaparken; Nariman Celal’i illegal olarak işgal ettiği Kırım'dan alarak ta Sibirya'nın ücra köşesindeki bir hapishaneye gönderdi. Diğer arkadaşlarımızı, bu siyasi mahkûmları, hiçbir suçu olmayan Müslümanları, dindar kardeşlerimizi Rusya'nın birçok hapishanesine dağıttı. 17 yıllık, 20 yıllık hapis cezalarına çarptırıldı bu kişiler. Rusya'da cinayet işleyen katillere en fazla 20 ceza verilirken, bizim kardeşlerimize 20 yılı aşan cezalar verildi. Bütün bunlar görülmüyor, bütün bunlar dikkate alınmıyor. Maalesef, Putin'e övgüler düzülüyor. Yani ben hakikaten bütün bunların karşısında, bir Türk vatandaşı olarak; Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ve geleceği için son derece hassas bir insan olarak, hayatımın büyük bir bölümünü bunun mücadelesini vererek geçiren bir insan olarak çok ciddi endişe duyuyorum. Bu kadar saflıktan, bu kadar akılsızlıktan ve bazı insanların bunları besleyen hainlere bu kadar kolay inanmasından dehşet duyuyorum.
Aslında Türkiye’de her ne kadar azınlık bir grup olsa da her zaman bir Rusya ve Putin yanlısı medya vardı. Esasında bu aygıtlar yeni de değil; Soğuk Savaş yıllarından bu yana Sovyetler Birliği ve Çin üzerinden angaje olan gruplar bugün tabela değiştirip benzer faaliyetleri yürütüyorlar. Türkiye’de sosyal ve siyasal hayat içerisinde Rus ve Çin temsiliyeti niteliğinden öteye de gitmiyorlardı. Buna karşın bu son dönem propaganda aygıtları bu dar çevrelerle sınırlı değil. Çok daha geniş ve farklı tabanlara hitap eden kişilerin belki de bilmeden, fark etmeden ve istemeden bu PR çalışmalarına alet olduklarını görüyoruz. Söz konusu bu durum kalıcı bir nitelik gösterir mi? Putin’e olan bu ilgi ve alaka Türkiye’nin "farklı mahallelerine" taşar mı?
Maalesef taşma eğilimi gösteriyor. Bu konuda aslında Türkiye'nin izlediği Rusya ile olan siyasetin tam anlaşılamadığını da düşünüyorum. Anlaşılmadığı için de maalesef Türkiye'nin televizyonlarında ve yaygın medya kuruluşlarında belli kesimler haricinde hep aynı tiplerin uzman olarak ortaya çıktığını ve bu uzmanların büyük bir çoğunluğunun cehaletten, bilgisizlikten, Rusya'yı ve çevreyi iyi tanımamaktan; iktidarın Rusya'ya karşı bir sempatisi olduğunu düşünerek, fazla Rusya propagandası yaparak, her melanetin arkasında Batı’yı ve Amerika'yı arayarak suçlamasından kaynaklanan da bir sendromun olduğu bir propagandanın da olduğunu da söylemek mümkün. Mesela televizyon ekranlarında, yaygın medyada Rusya konusunda gerçekten ciddi uzman, onun nasıl bir yapıya sahip olduğunu bilen uzmanlar ya bilerek çıkarılmıyor ya da çıkarılmak istenmiyor. Yani bu konu da hakikaten düşünülmesi gereken bir husus. Mesela bu konuda Rusya'nın ne olduğunu bilen, Rusya'da veya eski Sovyetler Birliği ülkelerinde görev yapmış bizim büyük elçilerimiz ve çok ciddi, çok iyi uzmanlarımız var. Onlara hiç söz verilmiyor. Hiç o bölgede görev yapmamış alakasız eski bir büyükelçileri çıkarıyorlar ki, onların da daha çok suya sabuna dokunmayan uluslararası ilişkileri şudur budur vesaire filan diye yorumlar yaptığını görüyoruz. Ondan dolayı Türkiye'deki akıl sahibi insanların ve hakikaten Türkiye'nin geleceğini düşünen insanların akıllarını başlarına toplaması lazım. Ve bu sempatinin bu kadar hızlı bir şekilde yükselmemesi lazım. Türkiye'nin aydınları Türkiye'yi seven, gerçekten seven vatanseverler; ister sosyalist olsun, ister sosyal demokrat olsun, ister dindar olsun, ister ateist olsun, ister Turancı, ister milliyetçi, hangi dünya görüşünden, hangi inanca sahip olursa olsun hepsinin bu Putin tehlikesine karşı çok dikkatli olmaları, çevrelerini uyarmaları ve gerçekleri herkese anlatmaları gerekir.
Yarın, bir gün bunları anlatabilecek bir ortam da bulamayabiliriz. Bakın, elbette haklı olarak Amerika ve Batı’nın birçok yönünü eleştiriyoruz. Ama bakın Batı ülkelerinde İsrail meselesinde kitleler ayaklandı. Batı ülkelerinde çıkıp hükûmetlerini de eleştiriyorlar, İsrail'i de eleştiriyorlar. Yani Batı'nın iki yüzü var. Ama Rusya'da sadece bir tek şey var; Putin ve iktidarı. Onun istediği propaganda yapılıyor, onun istediği şeyler yapılıyor. Muhalifler öldürülüyor, göz önünde bulunan muhalifler hapse atılıyor. Göz önünde bulunan muhalifler hastaneden düşüyor, kalp krizi geçiriyor, tasfiye ediliyor. Böyle bir dünya var ve böyle bir Putin'le, böyle bir Rusya'yla işbirliği yapmanın tehlikeleri korkunç olacaktır.
Ondan dolayı Türkiye ikinci bir Kurtuluş Savaşıyla karşı karşıya kalmamalıdır. Aslında baktığımızda da Türk milliyetçileri, Türk vatanseverler, Türkiye'yi seven insanlar olarak sizin işaret ettiğiniz bu Rus propagandası, Putinseverlik ile işgal edilen zihinlerin kurtuluş savaşını vermemiz lazım. Yani hakikaten şu anda Türkiye'nin büyük bir bölümünün zihni işgal edilmiş, imal edilmiş vaziyette. Halkımızın, toplumumuzun temizlenip tekrar bizim kendi milli ayarlarımıza döndürülmesi lazım.
EN ÇOK OKUNANLAR