On yedi yıl önce, 8 Ağustos 2008 tarihinde Rusya, uzun süredir devam eden Abhaz-Gürcü ve Oset-Gürcü çatışmalarını saldırı için bahane olarak kullanarak Gürcistan’a saldırdı.
"Barışçıl nüfusu" koruma söylemi altında Rus birlikleri, egemen Gürcistan sınırını geçti ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra inşa edilen uluslararası hukuk ve güvenlik sistemini acımasızca ihlal etti.
Bu yalnızca Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne yönelik bir saldırı değildi; aynı zamanda Avrupa güvenlik sisteminin dayanıklılığına yönelik açık bir sınamaydı. Ve ne yazık ki, saldırgan bu sınamadan cezasız çıktı.
2008 Rus-Gürcü Savaşı sonucunda Gürcistan, topraklarının yüzde 20’si üzerindeki kontrolünü kaybetti; bu topraklar Abhazya ve Güney Osetya arasında bölündü. Rusya, bu bölgeleri bağımsız devletler olarak tanıdı.
KIRIM TATARLARI İÇİN ALARM ZİLLERİ
Tarihleri boyunca defalarca Rus barbarlarının topraklarına yönelik saldırılarını püskürtmek zorunda kalan Kırım Tatarları için Rusya’nın Gürcistan’a saldırısı endişe verici bir sinyal oldu. Kırım Tatar halkının temsil organı olan Kırım Tatar Milli Meclisindeki (KTMM) birçok arkadaşım, Rusya’nın Gürcistan’a yönelik saldırısını, yakın zamanda Kırım’da da tekrarlanabilecek bir gelişme olarak değerlendirdi.
KIYİV'İN SESSİZLİĞİ VE KIRIM’DAKİ TEHLİKELİ GİDİŞAT
Ve bu karamsar sonuca varmak için tüm gerekçeler mevcuttu: 2008 yılında Kırım’da Rus etkisinin arttığı açıkça hissediliyordu; bilgi alanında genişleme, Rus yanlısı siyasi güçlerin ilerleyişi, “Rus Kırım’ı” anlatılarının aktif biçimde kullanılması... Ayrıca o dönemki Kıyiv yönetiminin sessiz onayıyla Kırım’da açıkça Kırım Tatarlarını şeytanlaştırma politikası yürütülüyor, Kırım toplumu hayali İslam terörü tehditleri ve sözde Kırım Tatar ayrılıkçılığı iddialarıyla korkutuluyor, bunun sonucunda Kırım’ın güya Ukrayna’dan koparılacağı yönündeki söylemler havada uçuşuyordu.
Tam da bu dönemde KTMM, Kırım Tatar halkının tarihi vatanında haklarının yeniden tesis edilmesi, güvenliğinin sağlanması ve Ukrayna’da gelişiminin garanti altına alınması konularında bir Uluslararası Forum düzenlenmesi girişimini önerdi.
Daha sonra Kırım Tatar halkının en yüksek temsil organı olan Kurultay tarafından onaylanan bu girişim; Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, AGİT ve diğer uluslararası yapılar tarafından da desteklendi. Ancak paradoksal biçimde, o dönemde iktidarda olan Ukrayna yönetimi -Yanukoviç’in cumhurbaşkanlığı yıllarıydı- Kırım Tatar halkının tarihi vatanında haklarının yeniden tesis edilmesi, güvenliğinin sağlanması ve Ukrayna’da gelişiminin garanti altına alınması konularında bir Uluslararası Forum düzenlenmesi fikrine gereken desteği vermedi.
O dönemde Ukrayna’daki tüm iktidar organlarını ele geçirmiş olan Yanukoviç ve geniş siyasi çevresi, genellikle Kırım Tatarlarına karşı hoşgörüsüzlüğünü gizlemeyen en tartışmalı politikacılar aracılığıyla bu fikre karşı argümanlar sundu. Örneğin, Ukrayna Dışişleri Bakanı Leonid Kojara ve Kırım Özerk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanı Anatoliy Mogilyov, KTMM tarafından önerilen Uluslararası Forum’un “Kırım Tatar meselesini uluslararasılaştırabileceğini, uluslararası toplumun yerli Kırım halkının durumuna gereğinden fazla dikkat çekebileceğini ve temsil organlarının, özellikle de KTMM'nin rolünü artırabileceğini” savundular.
VE SONUNDA OLAN OLDU
Bu sırada Rusya, emperyal hırslarını gizlemiyor ve Kırım’ı ele geçirmeye yönelik planlarını sistematik biçimde hazırlıyordu. Şubat 2014’te, Gürcistan’a saldırıdan yalnızca altı yıl sonra Moskova aynı senaryoyu hayata geçirdi: “Rusça konuşan nüfusu koruma” söylemi, kukla yapıları destekleme, kimliksiz askerlerin sevkiyatı, işgal...
Dolayısıyla acı bir şekilde kabul etmek gerekir ki: 08.08.08’in dersleri ne Ukrayna ne de uluslararası toplum tarafından zamanında öğrenilemedi. O zaman Gürcistan kurtarılamadı. Rus emperyalizminin boyutları kavranamadı. Bir sonraki darbeye hazırlık yapılmadı. 2014’te Kırım’ın işgali ve yasa dışı ilhakı engellenemedi. Ve 2022’de dünya, aynı Rusya tarafından başlatılan tam ölçekli bir savaşla karşı karşıya kaldı.
TARİH AFFETMEZ, AMA ÖĞRETİR
Tarih, öngörüsüzlüğü affetmez. Ama ders çıkarma fırsatını verir ve karar alma hakkını bize bırakır. Yanılmamak gerek…
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Refat Çubarov
Gürcistan'ın işgalinden Kırım'ın işgaline: Öğrenilmemiş dersler 08.08.08
On yedi yıl önce, 8 Ağustos 2008 tarihinde Rusya, uzun süredir devam eden Abhaz-Gürcü ve Oset-Gürcü çatışmalarını saldırı için bahane olarak kullanarak Gürcistan’a saldırdı.
"Barışçıl nüfusu" koruma söylemi altında Rus birlikleri, egemen Gürcistan sınırını geçti ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra inşa edilen uluslararası hukuk ve güvenlik sistemini acımasızca ihlal etti.
Bu yalnızca Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne yönelik bir saldırı değildi; aynı zamanda Avrupa güvenlik sisteminin dayanıklılığına yönelik açık bir sınamaydı. Ve ne yazık ki, saldırgan bu sınamadan cezasız çıktı.
2008 Rus-Gürcü Savaşı sonucunda Gürcistan, topraklarının yüzde 20’si üzerindeki kontrolünü kaybetti; bu topraklar Abhazya ve Güney Osetya arasında bölündü. Rusya, bu bölgeleri bağımsız devletler olarak tanıdı.
KIRIM TATARLARI İÇİN ALARM ZİLLERİ
Tarihleri boyunca defalarca Rus barbarlarının topraklarına yönelik saldırılarını püskürtmek zorunda kalan Kırım Tatarları için Rusya’nın Gürcistan’a saldırısı endişe verici bir sinyal oldu. Kırım Tatar halkının temsil organı olan Kırım Tatar Milli Meclisindeki (KTMM) birçok arkadaşım, Rusya’nın Gürcistan’a yönelik saldırısını, yakın zamanda Kırım’da da tekrarlanabilecek bir gelişme olarak değerlendirdi.
KIYİV'İN SESSİZLİĞİ VE KIRIM’DAKİ TEHLİKELİ GİDİŞAT
Ve bu karamsar sonuca varmak için tüm gerekçeler mevcuttu: 2008 yılında Kırım’da Rus etkisinin arttığı açıkça hissediliyordu; bilgi alanında genişleme, Rus yanlısı siyasi güçlerin ilerleyişi, “Rus Kırım’ı” anlatılarının aktif biçimde kullanılması... Ayrıca o dönemki Kıyiv yönetiminin sessiz onayıyla Kırım’da açıkça Kırım Tatarlarını şeytanlaştırma politikası yürütülüyor, Kırım toplumu hayali İslam terörü tehditleri ve sözde Kırım Tatar ayrılıkçılığı iddialarıyla korkutuluyor, bunun sonucunda Kırım’ın güya Ukrayna’dan koparılacağı yönündeki söylemler havada uçuşuyordu.
Tam da bu dönemde KTMM, Kırım Tatar halkının tarihi vatanında haklarının yeniden tesis edilmesi, güvenliğinin sağlanması ve Ukrayna’da gelişiminin garanti altına alınması konularında bir Uluslararası Forum düzenlenmesi girişimini önerdi.
Daha sonra Kırım Tatar halkının en yüksek temsil organı olan Kurultay tarafından onaylanan bu girişim; Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, AGİT ve diğer uluslararası yapılar tarafından da desteklendi. Ancak paradoksal biçimde, o dönemde iktidarda olan Ukrayna yönetimi -Yanukoviç’in cumhurbaşkanlığı yıllarıydı- Kırım Tatar halkının tarihi vatanında haklarının yeniden tesis edilmesi, güvenliğinin sağlanması ve Ukrayna’da gelişiminin garanti altına alınması konularında bir Uluslararası Forum düzenlenmesi fikrine gereken desteği vermedi.
O dönemde Ukrayna’daki tüm iktidar organlarını ele geçirmiş olan Yanukoviç ve geniş siyasi çevresi, genellikle Kırım Tatarlarına karşı hoşgörüsüzlüğünü gizlemeyen en tartışmalı politikacılar aracılığıyla bu fikre karşı argümanlar sundu. Örneğin, Ukrayna Dışişleri Bakanı Leonid Kojara ve Kırım Özerk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanı Anatoliy Mogilyov, KTMM tarafından önerilen Uluslararası Forum’un “Kırım Tatar meselesini uluslararasılaştırabileceğini, uluslararası toplumun yerli Kırım halkının durumuna gereğinden fazla dikkat çekebileceğini ve temsil organlarının, özellikle de KTMM'nin rolünü artırabileceğini” savundular.
VE SONUNDA OLAN OLDU
Bu sırada Rusya, emperyal hırslarını gizlemiyor ve Kırım’ı ele geçirmeye yönelik planlarını sistematik biçimde hazırlıyordu. Şubat 2014’te, Gürcistan’a saldırıdan yalnızca altı yıl sonra Moskova aynı senaryoyu hayata geçirdi: “Rusça konuşan nüfusu koruma” söylemi, kukla yapıları destekleme, kimliksiz askerlerin sevkiyatı, işgal...
Dolayısıyla acı bir şekilde kabul etmek gerekir ki: 08.08.08’in dersleri ne Ukrayna ne de uluslararası toplum tarafından zamanında öğrenilemedi. O zaman Gürcistan kurtarılamadı. Rus emperyalizminin boyutları kavranamadı. Bir sonraki darbeye hazırlık yapılmadı. 2014’te Kırım’ın işgali ve yasa dışı ilhakı engellenemedi. Ve 2022’de dünya, aynı Rusya tarafından başlatılan tam ölçekli bir savaşla karşı karşıya kaldı.
TARİH AFFETMEZ, AMA ÖĞRETİR
Tarih, öngörüsüzlüğü affetmez. Ama ders çıkarma fırsatını verir ve karar alma hakkını bize bırakır. Yanılmamak gerek…