SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanından Türkiye vurgusu: Kıyiv-Kafkasya-Ankara hattında yeni güvenlik mimarisi

Sürgündeki Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı İnal Şerip, Ukrayna Parlamentosundaki temaslar ve Kıyiv Bildirgesi üzerinden şekillenen yeni Kafkasya politikasını değerlendirdi. Şerip, Avrupa’nın güvenliği için Kuzey Kafkasya’nın kritik rolüne dikkat çekerek, sürecin Türkiye’nin perspektifiyle derinleşmesi gerektiğini vurguladı.

Haber Giriş Tarihi: 25.11.2025 16:51
Haber Güncellenme Tarihi: 25.11.2025 17:34
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanından Türkiye vurgusu: Kıyiv-Kafkasya-Ankara hattında yeni güvenlik mimarisi

Ukrayna Parlamentosu Başkanı Ruslan Stefançuk ile sürgündeki Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Başbakanı Ahmed Zakayev, 14 Kasım’da Kıyiv'de önemli bir görüşme gerçekleştirdi. Stefançuk, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada Ukrayna ile İçkerya arasındaki ilişkinin “askerî dayanışmadan siyasî iş birliğine evrildiğini” vurgulayarak, iki halkın özgürlük mücadelesinde yan yana durduğunu söyledi.

Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı İnal Şerip’in Kyiv Post için kaleme aldığı makalede, Stefançuk ile Zakayev arasında 14 Kasım’da yapılan görüşmenin, Kıyiv’in Kuzey Kafkasya politikasında sembolik jestleri aşarak kurumsal bir aşamaya geçtiğinin altı çizildi. Şerip, bu temasın Kıyiv Deklarasyonu’nun uygulanmasını hızlandıracak bir “dönüm noktası” olduğunu vurgularken, Ukrayna’nın bölgede istikrarı güçlendirme çabasının yalnızca jeopolitik değil, aynı zamanda Avrupa’nın güvenliği açısından da zorunlu hale geldiğini ifade etti.

Makalede özellikle Türkiye’nin rolüne dikkat çekilerek, Ankara’nın Karadeniz güvenliği, enerji koridorları ve Kafkasya dengeleri nedeniyle oluşan benzersiz konumu sayesinde kurulacak uluslararası koalisyonun “kilit aktörü” olacağı, Kıyiv’de düzenlenen konferansın devamının Türkiye’de yapılmasının ise süreci bölgesel gerçekliğe uyarlamak açısından kritik önemde olacağı vurgulandı.

Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı İnal Şerip’in Kıyiv Post’ta 18 Kasım 2025 tarihinde yayımlandığı köşe yazısının tam metni şu şekilde:

"14 Kasım’da, Ukrayna Parlamentosunda (Verhovna Rada) Parlamento Başkanı Ruslan Stefançuk ile Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Başbakanı Ahmed Zakayev arasında göz ardı edilen ancak önemli bir görüşme gerçekleşti.

Görüşmenin ardından konuşan Stefançuk, buluşmanın siyasi ve ahlaki boyutuna dikkat çekti. 'Çeçen halkının değerli bir evladı ve Ukrayna’nın büyük dostu Ahmed Zakayev’le yapılan görüşmeler her zaman özeldir' şeklinde belirten Stefançuk şu ifadeleri kullandı:

'Sürgündeki Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Başbakanı ile kardeş halklarımızın özgürlük için ortak mücadelesini konuştuk. Biz birlikteydik, birlikteyiz ve birlikte olacağız. Bu da Rus saldırganlığını birlikte yeneceğimiz, şovenist diktatörlüğü ve tiranlığı birlikte alt edeceğimiz anlamına geliyor.'

Görüşme, Kıyiv’de düzenlenen 'Kuzey Kafkasya: Avrupa’nın Güvenlik Sınırı' başlıklı uluslararası konferanstan iki hafta sonra yapıldı ve büyük ölçüde orada kabul edilen Kıyiv Bildirgesi üzerine yoğunlaştı. Konferans gündeminin hızla parlamentonun en üst düzeyine taşınması önemli bir sinyal veriyordu: Bu konular artık soyut bir jeopolitik dipnot olarak görülmüyor.

Görüşmeden hemen sonra Ahmed Zakayev ile sonuçları değerlendirdim; ele alınan meselelerin güncelliğini ve sembolik jestlerden pratik adımlara geçme gerekliliğini doğruladı. Zakayev’in ifadesiyle; 'Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’ne gösterdikleri ilgi için Ukrayna liderliğine teşekkür ederim. Askerî iş birliğinden siyasi angajmana geçiş ilişkilerimizin en doğal evrimidir.'

Kuzey Kafkasya’nın Ukrayna’nın -ve dolayısıyla Avrupa’nın- güvenliği açısından önemi coğrafi boyutla sınırlı değildir.

Burası Karadeniz ve Hazar Denizi arasında bir güzergâh düğümü, enerji ve ticaret için bir koridor, göç akışları için bir tahliye vanası ve devlet ile devlet dışı aktörlerin kesiştiği bir alandır.

Bu bölgedeki herhangi bir istikrarsızlık, altyapı, lojistik ve kamu güvenliğine yönelik tehditler şeklinde güney ve doğu Ukrayna’da neredeyse anında hissedilir. Buna bir faktör daha eklenmelidir: Kremlin’in savaşı sürdürmek için bölgeden insan kaynağı devşirme kapasitesi.

Soğukkanlılıkla bakıldığında, Kuzey Kafkasya'nın dayanıklılığına yatırım yapmak, Kremlin propagandasının iddia ettiği gibi 'iç işlerine müdahale' değil, bir caydırıcılık stratejisinin parçasıdır.

Kıyiv Deklarasyonu önemlidir çünkü söylemlerden uygulanabilir bir çerçeveye geçiş sağlar. Deklarasyonun mantığı; hukuki araçları, yaptırım politikasını, insani korumayı ve stratejik iletişimi tek bir operasyonel pakette birleştirmektir.

Önemli bir nokta da şudur: Deklarasyonda belirtilen yol haritasının Ukrayna’ya düşen kısmı (Kuzey Kafkasya gündeminin aktörleriyle etkileşimin kurumsallaştırılması, diyalog kurallarının belirlenmesi ve ilerlemeyi ile sorumluluğu ölçmeyi mümkün kılan mekanizmaların uygulanması), doğrudan Ukrayna parlamentosuna hitap etmektedir.

Kafkasya’da Rusya’nın istikrarsızlaştırıcı kapasitesini sınırlamakla ilgilenen uluslararası bir koalisyonun oluşturulması, deklaratif değil, pragmatik olmalıdır.

Bu durum, romantizmi ya da maksimalizmi gerektirmez; sadece kurumlar hazır oldukça, hukuki boşluklardan ve siyasi doğaçlamalardan kaçınılarak uygulanabilecek bir dizi adımdan bahsediyoruz.

Bu dengeli yaklaşım, risklerin kabul edilmesiyle başlar – aceleci adımlar aynı anda hem merkezkaç hem de merkeze çekici güçleri güçlendirebilir ve bölge ile komşuları için istenmeyen senaryolara yol açabilir.

Sağduyulu bir yaklaşım “belirsizliği azaltanı güçlendirmektir”: Hukuki adımlar için kanıt oluşturmak, karar alıcılara ve topluma doğrulanabilir veriler sunmak ve şiddetten çıkmanın maliyetini halk için (elitler için değil) düşüren insani mekanizmaları desteklemek. Bu yaklaşım, dış manipülasyona karşı zafiyeti azaltırken süreci uluslararası hukuk çerçevesinde tutar.

Dengeli yaklaşımın bir diğer unsuru ise koalisyon inşasıdır.

Kafkasya’da Rusya’nın istikrarsızlaştırıcı kapasitesini sınırlamakla ilgilenen uluslararası bir koalisyonun oluşturulması deklaratif değil, pragmatik olmalıdır. Türkiye bu noktada kilit role sahiptir: Bir Karadeniz gücü olarak güvenlik, enerji ve ulaştırma alanlarında önemli bir ortak olup, kendi etki araçlarına ve hassasiyetlerine sahiptir.

Konferansın Türkiye’de devam ettirilmesi mantıklı bir sonraki adımdır; ancak Kıyiv'deki gündemin aynen tekrarlanmaması önemlidir. Bölgesel istikrar ve karşılıklı fayda önceliklerinden parlamentolar, bakanlıklar ve uzman toplulukları arasındaki operasyonel kanallara kadar, gündem Türkiye’nin perspektifine uyarlanmalıdır.

Bu girişimin başarısı sembolik adımlarla değil; eşgüdümlü prosedürlerin devreye girmesiyle ölçülecektir: veri paylaşımı, ortak risk değerlendirmeleri ve insani ile kolluk protokollerinin uyumluluğu.

Önümüzdeki aylarda üç pratik görev kritik önem taşıyacaktır.

Birincisi, Kıyiv Deklarasyonu’nda önerilen parlamenter destek mekanizmalarının işler hale gelmesini sağlamak; böylece “Kafkasya gündemi” sadece medyada tartışılan bir konu olarak kalmayıp, komite ve genel kurul oturumlarının gündemine taşınmalıdır. Bu, Kuzey Kafkasya aktörleriyle diyalog için net bir kanal oluşturmayı ve verilen taahhütlerin yerine getirilmesini gerektirir.

İkincisi, bilgi asimetrisini azaltacak bir kamu izleme altyapısı kurmayı planlıyoruz: Dünyanın bölgede olan bitenin gerçek resmini görebilmesini sağlamak için birleşik veri toplama yaklaşımları, düzenli raporlamalar, şeffaf metodolojiler ve tanık koruma mekanizmalarına ihtiyaç vardır.

Son olarak, siyasi ve hukuki eylemler arasındaki bağlantıyı güçlendirmeliyiz; böylece cesur açıklamalar, teşvikleri değiştiren ve şiddet kaynaklarını sınırlayan mali, idari ve zorlayıcı kararlarla desteklenmiş olur.

Çeçen lider ile Ukrayna Parlamentosu Başkanı arasındaki son toplantı son derece

son derece yerindeydi; zira refleksif, olay odaklı adımlardan kurumsal disipline geçişi pekiştirdi. Ukrayna’nın çıkarı basit ve açıktır: Kremlin’in Kuzey Kafkasya’yı bir seferberlik kaynağı ve istikrarsızlık platformu haline getirme seçenekleri ne kadar az olursa, Ukrayna’nın güvenliği o kadar güçlenir ve Avrupa’nın genel mimarisi o kadar sağlam olur.

Bu, tek bir belgeyle ya da tek bir ziyaretle sağlanamaz; günlük, titiz ve sistemli, sıradan ve bu nedenle güvenilir, bir çalışmayla inşa edilmelidir.

Kıyiv, konuyu Ukrayna parlamentosuna taşıyarak ve onu belirli mekanizmalarla ilişkilendirerek zaten bir adım attı. Bir sonraki adım, Ankara’nın pozisyonunu dinlemek, ortaklarımıza ölçülebilir hedefler sunmak ve ‘Kafkasya gündemi’nin maceracılık değil, her bir adımı ölçülebilir, riski geri çevrilebilir ve prosedürü açık, teknoloji odaklı bir politika olduğunu göstermektir.

Ancak o zaman Avrupa sadece durumu doğru bir şekilde değerlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda uzun süredir kör noktada kalan bir bölgeyi iyileştirmek için gerçek bir şansa da sahip olacaktır.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.